ucuz mutluluklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ucuz mutluluklar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Mayıs 2014 Cumartesi

Kelebek Ailesi:)

Alın size ucuz bir mutluluk:)

Kelebek ailesi! :)

Sırasıyla baba kelebek, anne kelebek, abla kelebek, kardes kelebek, anneanne kelebek:)

Ablan seni kırmızıya boyadı kardes kelebek, kıymetini bil;)))


Devamını oku...

31 Mart 2014 Pazartesi

Nerelerdemiyim? :)

"Neden yazmıyorsun?" diye soran arkadaslarım var sağolsun..

Yokluğumu farkeden, yazdıklarımı okumak isteyen..


Şu sıralar pek bir yoğunum, çocuklu anneler hep öyle gerçi değil mi? 

Evlenmeden önce sürekli meşgul olduğundan şikayet eden ev hanımlarını anlayamazdım. 

Ama haklılarmış! En azından çocuğun varsa...


.....



Hani insanın hayatında dönüm noktaları olur; kocaman değişikliklerin olduğu, hayatının artık eskisi gibi devam etmediği...

Düşünüyorum da benim en büyük dönüm noktam 2010 yazında olmuştu. Peşpeşe mezun olup, evlenip, Amerikaya gelmiştim çünkü. Hayat tarzım, yaşadığım yer değişmişti.


Şimdi bir dönüm noktası daha yaşıyoruz ailecek. En çok da küçük kızım!

Ailenin tek prensesi olma dönemi bitti çünkü, annesini anneannesinden bile kıskanan kızım şimdi sürekli kucağında bir ortakçı görmekte...


Yaa evet, bir kızım daha oldu. Artık iki minik kız anmesiyim ben. Pek bir eğlenceli geliyor bunu söylemek:) 

Rabbime sonsuz hamd olsun, acılarını sıkıntılarını yaşatmasın. Hayırlı sağlıklı uzun ömürler versin inşallah...


Eğlenceli dediysem, tabi hayat o kadar kolay değil.. Dünyaya uyum sağlamaya çalışan, en byük uğraşı yemek ve onu boşaltmak olan minik bir bebekle, 'noluyoruz ya bu kardeş de nerden çıktı şimdi' diye düşünen ve etrafta sürekli benim canım sıkılıyooo diye ilgi çekmeye çalışan başka bir minikle yaşamak o kadar da kolay değil.


İşte böyle...

Dünya hayatı denen şu tuhaf yolculukta bir mutluluğum daha oldu. Sanırım artık ucuz mutluluk bulmak benim için daha kolay olacak;)



Rabbim ihtilafın kol gezdiği, insanların bir 'tuhaf'laştığı şu günlerde, gelişini yaşlı dünyamız için hayırlara vesile kılsın inşallah.


Hep insanlık adına çalışan, her daim hakkı gözeten, rıza-i İlahi hedefinden hiç şaşmadığın bir hayat nasip etsin sana.


Hoşgeldin bebeğim...


 


(Artık uyusan diyorum...:)))



Devamını oku...

4 Aralık 2013 Çarşamba

Dondurulmuş Yoğurtçu :) (Cherry Berry)

Şimdi ben bu yaz Türkiye'ye gidemedim ya, her yer aslında her şey burnumda tütüyor. 
Nedendir bilmem (aslında sanırım boğazıma düşkünlüğümden) özellikle 'hadi şurda yemek yiyelim' deyip bir yerlere gitmeyi çok özledim. 
Geçenlerde simit sarayının kaşarlı simiti ve ıspanaklı böreği canlandı gözümde, ondan sonra da ABA da yediğim ayvalık tostu... Tamam itiraf ediyorum bazen rüyamda bile görüyorum bunları.... 
Hayır evde yapmak istemiyorum, canım isteyince kalkıp gidip yemek istiyorum sadece!

Hiç unutmam; birgün 8:40 dersim var ( bizim okulda adet böyleydi dersim var denmez 8:40 ım var denirdi, nedense...) 
Sabah kalktım, geç kalmışım yine, ama burnumda bir ıspanaklı börek kokusu... Allah'ım sabah sabah nerden geldi aklıma bilmiyorum. Geç kaldım ama kimin umrunda, hemen pastaneye gittim adama ıspanaklı börek olup olmadığını sordum. Artık nasıl yalvaran gözlerle baktıysam adam çok üzülerek yok diye cevap verdi. Ben 'gerçekten mi' dedim sanırım yalvaran bir ifadeyle... Adam da diğer şubemize sorayım dedi:) sokağın az ilerisinde diğer şube... Sonra da sevinç dolu gözlerle 'iki tane kalmış' dedi ve ordan o börekleri benim için getirtti. Eh işte iki tanesi dişimin kavuğuna yeterdi:)))

Sonra okula gittim aceleyle, bu arada ders başladı tabi. Börekler poşette sarılı, aklım onlarda... Tenefüste yesem olmayacak, en azından üç kişiyle paylaşmam lazım:) , hem kim bekler o zamana kadar... Yoklamayı da kaçırmak mı istemedim nedense, girdim belki de 60 kişilik amfiye, arka sıraların birine oturdum. Kalemimi defterimi çıkartıp böreği de aşağıda haşır huşur açtım... Her tarafı kokusu kaplasa da acımadım, gözüm dönmüş gibi yedim o börekleri müthiş mutlu oldum...:)

Ya işte bu basit börek hikayesi anlatsın size neyi özlediğimi...:)

Buralarda yok mu gidecek yerler... varsa da istediğim gibi olmuyor...

Ama birkaç ay önce bir yer keşfettik: Cherry Berry...

Frozen yogurt'cu:), dondurma gibi....




İnternetten baktım yogurtlar için helal sertifikalar var, orda da sordum dondurmalarımız kosher dedi. 
Self servis gibi, önce sana istediğin kadar minik kaplar veriyorlar deneyip öyle alasın diye..( istersen bu şekilde bile nefsini tatmin edebilirsin yani)

Sonra eline bir kap alıyorsun ve şu musluklardan beğendiklerini seçip kabına akıtıyorsun:)














Üstüne de fındık fıstık, artık ne bulursan.... 






Bir de küçük küçük doğranmış şirin meyveleri var ki sormayın,.. 




Aslında ben dondurma kısmını çok sevmedim, biraz buzlu gibi ama kabımın yarısını herhalde fıstık, oreo kırıkları ve meyvelerle doldurunca gayet güzel oldu.

Ödemeyi de tabağını tartıyorlar, ona göre yapıyorsun. Oldukça eğlenceli:)




Çocuklar oyalansın diye çocuk kitapları bile vardı.



Hem dondurulmuş yoğurt dondurmadan daha sağlıklıymış:). 
Türkiye'de var mı bilmiyorum ama olsa çok tutar diye düşünüyorum.

İşte biz de bunlarla oyalandık ne yapalım:)))




Devamını oku...

6 Mayıs 2013 Pazartesi

Uyurken Elde Tutulanlar:)

Şu sıralar yakınlarımda olup da kızımın dolayısıyla benim uyku problemi çektiğimizi bilmeyen yok. Gece kaç defa uyandığımızı, tekrar uyumak için neler yaptığımızı, mızmızlığının sebebinin uykusuzluk oluşunu anlatıp duruyorum orda burda... 

Rabbim başka dert vermesin, insanoğlu işte çenesi durmuyor...

Şimdilerde uyku problemimizi çözmek için bir kitap okuyorum ve malesef teori ile pratiğin birbirini tutmadığını fena halde savunanlardanım. O yüzden çok ümidim yok ama bir tarafım da kitapta anlatılanları çok mantıklı buluyor, eğer yazılanları becerebilir ve iyi sonuç alırsak kitabı burda tanıtacağım. Belki faydalanan olur... Hatta işe yararsa uyguladığım tekniği de ayrıntılı anlatırım inşallah... İnsan çocuğu olmadan önce, çocuğuna uyumayı bile öğretmesi gerektiğini tahmin edemiyor ama işte Allah onları herşeyiyle bize muhtaç yaratmış....

Neyse, kızım bebekliğinden beri uyurken eline birşeyler alıp uyumayı sever... Sanırım bu çok yaygın birşey bebekler arasında. Belki de, güven duygusu hissediyorlar bu şekilde bilmiyorum ama çoğu çocuk eline sevdiği oyuncağını alır uyurken öyle değil mi? Benim kızıma ne yaptıysam oyuncaklarını veremedim uyurken. Nerde anlamsız birşeyler buldu, onları tuttu uyudu. Şimdilerde biraz aştık bu meseleyi de, baktım fotoğrafların arasında birkaç tanesi var hatıra olsun diye paylaşmak istedim. 

Canım kızım benim... Aldığım en güzel hediyesin sen...

Bunlar sadece fotoğrafını çektiklerim:)

               


Devamını oku...

26 Nisan 2013 Cuma

Geçerken Uğradık, Mutlu Olduk

Ne geçmişi değiştirmeye, ne de şimdiden geleceğe müdahele etmeye gücü olmayan insanoğlu sahip olduğu tek şeyin içinde bulunduğu o "an" olduğunun farkına varsa...

Farkına varsa da, içinde bulunduğu o "an" için verilmiş olan yeterli miktardaki sabrı geçmişe ve geleceğe dağıtmasa...

Dağıtmasa da, boşuna zaten kolay olmayan bu hayatı daha da zorlaştırmasa....

Yüzlerce bilinmeyenden oluşan bir denklem gibi hayat, önemli olan nerede duracağına karar vermek... 
Sahip olduğun o "an" sermayesini en iyi şekilde kullanmak...

Elbette ki kolay değil insanın kendini sürekli motive etmesi ama buralarda daha iyi anladım ki, mutlu olmak için ille de çaba gerekiyor... Mutluluklar ucuz da olsa, onları alabilmek için niyet ve doğru bakış açısı gerekiyor...

....

Çocuk yetiştirmek hem maddi hem manevi anlamda zormuş gerçekten. Onun dünyasına inebilmek, aslında doğal olan tepkilerini , masum ihtiyaçlarını anlayamamak... zormuş.... Güzel kızım, hep oyun oynayamam, hep seni kucağımda taşıyamam, uykun varsa yapman gereken şey çok basıt; uyuyacaksın, karnın açsa bak bu ağzına koymak istediklerime izin vereceksin... Bu düşünceler kelimelere terfi hakkına sahip değil malesef... Şükretmeyi beceremeyince insan, bazen gerçekten zor oluyor...

.......

İşte böyle zor bir gündü. Ne yapacağımızı bilemedik, o sıkıldı ben sıkıldım, ben sıkıldım, o sıkıldı... Evlere sığamadık, attık kendimizi dışarı. Nereye gideceğimize karar veremeden arabaya bindik ve yol kenarında bu şirin parkı gördük. Uçuşan kuşlar, ağaçlarda gezinen süper hızlı sincaplar, belki sadece yürümek ona iyi gelecekti biliyordum. Biliyordum da neden çıkmadım evden kaç saattir, neden üşendim???
Sanırım yarım saat kadar gezindik... O iyi oldu, ben iyi oldum, ben iyi oldum, o iyi oldu... Pek ucuz bir mutluluktu.... Kızdım kendime; bazen sanki gergin olmak istiyorsun da o yüzden sebep üretiyorsun diye....

İşte o mini park gezimizden mini fotoğraflar....




Bu ördekler bizimkilerden biraz farklı, ilk gördüğümde çok şaşırmıştım. Şimdi itiraf edin; Türkiye'de böyle sahipsiz bir parkta, gayet etine dolgun bu ördekleri kendi hallerine bırakırlar mıydı sizce :)


Hepsini  gözükmese de ördek ve peşindeki yavruları pek şirindi.... 

Burdaki ağaçlarda bu sarkan otlardan çok fazla var. Değişik bir hüzün veriyorlar ağaca.




 Bu kuş parktan değil, giderken yol kenarında gördüm arabayı durdurup çektim. Ne kadar güzel değil mi...

 Bu da başka narin bir kuş....Epey uzaktaydı, zoom yapınca renkler pek güzel olmadı

 Bu kuşlar nedense bizim orada burada gezinen tavukları hatırlatıyor bana:)

 Fotoğrafa dikkatli bakın. Kuşun ayağındaki balığı göreceksiniz. Gözümüzün önünde kaptı sudan...



 Baharsızlıktan bahsetmek için erkenmiş sanırım


 Bu foto başka bir yol kenarı parkından ama paylaşmak istedim... ''Timsahları Beslemeyin'' yazıyor levhada... Hem çok komik geldi hem de korktum biraz.. Sanki martılara simit atmaktan bahsediyorlar. Daha  öce bu konuya değindiğim için kısa kesiyorum...

Her yerdeler, her yerde....


 Bizden bu kadar...:)
Hepinize, küçük sermayelerimizin hakkını verebildiğimiz günler diliyorum:)
Devamını oku...

15 Nisan 2013 Pazartesi

Biz Gideriz Tarlaya....


Çilek konuşalım mı bugun?:)

Çilek reçeli nasıl yapılır mesela?

Pazara gidilir, 50 kuruş daha ucuzu ve daha güzeli bulunur belki diye tüm pazar gezildikten ve "reçel yapacağım şuna bir güzellik yap" diye pazarlık yapıldıktan sonra çilek seçilir...

Ya da, (dikkatinizi çekerim ya ile da ayrı. Bunu her seferinde hatırlatan bir Türkçe hocam vardı)

Pazarın olduğu gün indirime giren büyük markete gidilir, lazım olan çilek pazarlık tadı alınamadan ve muzafferiyeti hissedilemeden alınır ve çıkılır...

Ya da,

Tarlaya gidilip mis gibi çilek toplanır eve gelinir; konuya komşuya dağıtılır, tadasıya değil çok doyasıya yenir ve kalan çilek yapılır....

Evet biz üçüncü gruptanız.. Yarım saat kadar yol gidip bir saatten az sürede çileğimizi topladık. Çok keyifliydi çok...

Gidiyorsunuz, elinize bir kutucuk veriyorlar bu kutucukla istediğiniz kadar alıp kendi götürdüğünüz kabı dolduruyorsunuz. Her kutucuk 50 cent.Tarlanın istediğiniz yerine gidiyorsunuz, kimse sizi görmüyor yani istediğiniz kadar yersiniz hakka girme korkunuz olmasa... Parayı verirken kac kutucuk doldurduğumuzu nasıl anlayacak da parayı isteyecek diye düşündüm durdum ama ne kadar aldığımıza bile bakmadan biz söyledik o da inandı. Bazen düşünüyorum bu insanların kafası mı az çalışıyor, yoksa çok mu iyiler de herkese güveniyorlar diye....

Hani size daha önce burada doğanın çabuk erişilebilirliğinden bahsetmistim ya, bu yazı da yine bu güzelliğin isbatı olacak.

Alın size ucuz bir mutluluk!!!




                                              Gözün alabildigince çilek tarlasi....







                                                             Çilek Çiçeegi:)                                    













Devamını oku...

7 Nisan 2013 Pazar

Küçük Bir Orman Gezisi...

Amerika'ya ilk geldiğim zamanlarda dikkatimi çekenler listesinin başında bu insanların doğayla birlikte, ona mümkün olduğunca az zarar vererek yaşamayı becerebilmesiydi.

Misafir kaldığımız evin penceresinden dışarıya baktığımda çatıdan çatıya atlayan rakumları, yol kenarındaki geyikleri, ağaçtan ağaca zıplayan sincapları gördüğümde çok şaşırmıştım. Her evin penceresinde sineklik olduğunu görünce anladım ki, bu insanlar onları yok etmek yerine kendilerini mümkün olduğunca korumaya almışlar. Hele Florida'da şehir içindeki parkların içndeki küçük göllerde bile "timsahları beslemeyin" yazısını görünce şaşkınlığım daha da arttı. Timsah göreceğim, bir de besleyeceğim ha???

Bu ülkede şehir içinde giderken 100 metre içeri girseniz kendinizi vahişi doğanın:), ormanın içinde bulmanız çok muhtemel... Park girişlerindeki yılanların özelliklerini anlatan, bahsettiğim timsah uyarılarını içeren levhalar da olmasa aslında gerilecek bir durum yok da... :)

Herşeye rağmen burda doğa gerçekten çok güzel... Rabbim baktığımız sanat eserlerinde imzasını görebilmeyi lutfetsin...

İşte bu fotoğraflar da bu parklardan birine ait görüntüler....




           Korku filminden fırlamış bir sahne gibi olan bu ağaç gerçekten ilginçti...

                                     
                                                    Orman yolculuğuna burdan başlıyorsunuz...

                                          
                                                      Bu da hayret makamındaki küçük yolcu:)

                

                    Doğal hayat demiştim ya, bakın bu hayvanı ilk defa gördüm. O kadar ilginçti ki, durup hususi
fotoğrafını çektim, yanına yaklaştım, hayvan başını kaldırmadı bile...Heyecanla yerde ne arıyorduysa aramaya devam etti. Eve gelince araştırdım adı armadillos muş ve meğer hayvancağız iyi göremiyormuş....:)
                 
                                                         Bunlar da enfes manzaralar:

                                   








                                                                                                 
                                                                     


                                                



                                                                         Ve taa yol ikileşti:)


Ve malesef sonunda Türk mantığının çoğu zaman burda işlemediğinin isbatını bir kere de yaşamış olduk....

-Galiba park icin para vermek gerekecek, evet surdaki zarflari birakmislar parayi icine koymak icin (yani etrafta ille de abi park parasi diye gezinen otopark mafyasi olmasi gerekmiyor)
-Ama zaten bir saat sonra kapanacak park, etrafta kimse de yok bosver odemeyelim, Allah'in ormani iste...

Sonuc:


-Aaaa park cezasi yemisiz...
-Yok sadece uyari , simdi verirsek uyariyi kaldiracaklar. 
-Amaaan demek ki bir kere hakkimiz var belki bir daha gelmeyiz, gelirsek o zaman oderiz, hadi gidelim..

-Ya etrafta kimse de yoktu, kim gördü yaw aksam aksam.......:\\\

Kazasiz, belasiz, cezasiz gunler diliyorum:))




Devamını oku...

29 Mart 2013 Cuma

Neden Ucuz Mutluluklar?

Mutluluk...
Herkesin peşinden koştuğu...
Uğruna çalışıp durduğu...
Çağın hastalığının depresyon olduğunu düşünecek olursak birçok insanın da sahip olamadığı...

Peki nedir mutluluk???

Bu kadar nazlı birşey midir gerçekten???

Bence sadece " yetinebilmektir" mutluluk...

O kadar da pahalı değildir yani.

.

Bir söz okumuştum yıllar önce: " yağmurdan sonra toprak kokusu ne güzel , çekebildiğin kadar çek içine.. En ucuz mutluluk ne diye sorma, yanlızca çek işte..."

Hayir hayir, benim de oyle cok gunluk guneslik bir hayatim olmadi. Hayat felsefemi bu dogrultuda olusturmaya calistim (artik ne kadar olduysa) ve yetinecek o kadar cok sey buldum ki...

Ucuz mutluluklar...mesela?

Taze çıtır simit, üçgen krem peynir ve çay mesela...(hele yurtdışındaysan)

Evin içinde bir yerlere saklanan kızımı bulduğumdaki surat ifadesi mesela...

Güneş doğmuş bir evin içinde, kızımı uyuttuktan sonra tatlı tabağı ve çay eşliğinde birşeyler okumak mesela..(inanın çok nadir oluyor)

Tabi ki sıcak ekmek kokusu mesela...

Annemin ucuz mutluluğunu söyleyeyim mi? Kızını salıncakta sallamak.. Neden çünkü sallanırken çok mutlu oluyordum (hala olurdum herhalde)

Eşimin ucuz mutluluğunu söyleyeyim mi? Kızımın içine dalmadığı derin bir tabaktan patlamış mısır yemek:)

Mesela benimki şu bile olabilir;

Ordan buraya fişek gibi geçen kertenkeleler olmadan arabaya gidebilmek:) ( inanın yaz mevsiminde Florida da bu çok zor...)

Şimdi buraya bir de farkında olmadığımız zenginlikleri de eklerdim ama o zaman çooookkk uzatmış olurum. Belki başka bir yazıda konuşuruz..

Velhasıl, ben istedim ki bu blog " ucuz mutluluklara " vesile olsun. Hem benim dünyamda, hem sizinkinde...

Şimdi tam burda sizin ucuz mutluluklarınız neler diye sorardım ama henüz hiç takipçim olmadığına göre  cevap veren olur mu bilmem.


Belki birgün...:)







Devamını oku...