31 Mayıs 2014 Cumartesi
Kelebek Ailesi:)
27 Mayıs 2014 Salı
"Erkekler Giremez" Yazılı Bir Hastane Odası Kapısı:)
Yine bir gece vakti, karanlık bir oda...
Uyuyan bir bebeğin nefes sesleri...
Zaman ne çabuk geçiyor aslında, içinden geçerken bizi zorlasa da...
Küçük kızım doğalı üç ay olacak nerdeyse. Hastanede yaşadığım birkaç birşeyi paylaşmak istiyorum bugün. Biraz geç oldu ama :) insanlık nasıl birşey onu konuşalım ne dersiniz...
Amerika şöyle güzel, böyle iyi falan gibi şeyler söylemek istemiyorum, aksine birçok şeyin hep abartıldığını düşünüyorum. Ancak bazı gerçekler var ki, malesef bunlardan öğrenmemiz gereken çok şey var.
Şimdi burda ayrıntılı bir doğum hikayesine girmek istemiyorum. Her ne kadar her kadın bu olayı anlatmaya bayılsa da...:) Burda ifşa etmeye gerek yok, benim üstünde durmak istediğim husus başka...
Hala öyle mi bilmiyorum ama ben lisedeyken doktorlardan nefret ederdim. Genellememek lazım ama onların o halden anlamaz, insanı geren halleri beni deli ederdi. Amerikada dört yılım bitmek üzere ve gerçekten insana saygının, düşünce özgürlüğünün ne demek olduğunu burda gördüm. Bizim kaybettiğimiz müslüman sıfatlarını yaşattıkları için Allah önlerini açmış bu insanların, adaleti gereği...
Birçok husus var da ben birkaç tanesini anlatacağım.
Allah hidayet versin bir hemşire vardı mesela, odaya geçtiğimizde genel bilgilendirmeleri yaptıktan sonra ne yiyip ne yemediğimi sordu. Et yemediğimi öğrenince onun yerine hemen protein takviyesi bir menü çıkardı kendince...
Sonra bana içeri erkek girmesinde sakınca var mı diye sordu. Zaten bütün doğum doktorları bayan, öyle ayarlanmış. Ben şaşırdım böyle bir seçeneğin olduğunu öğrenince. Madem öyle birşey var, girmesinler dedim tabi hemen.
Kadın "tabi ki öyle bir hakkın var" deyince kendimi çok değerli hissettim. Ben kapıya "NO MALE" (erkekler giremez) yazarım dedi. Ve yazdı.. Ve o yazı üç gün orda kaldı.
Üç gün boyunca kapı aralandığında hiç rahatsız olmadım, istediğim gibi hareket ettim. Sadece çocuğun ayağından kan almak için gelecek doktor erkekmiş. Hemşire girdi önce gelebilir mi ama erkek:) dedi ben de tabi dedim müsait hale geldikten sonra.
Sonra birden "bir dakika perdeyi çekelim bebeği götürelim" dedi, yatağı tekerlekli ya... Kapının önündeki perdeyi çekti ve adamı yine içeri almadı:))
Ve namaz meselesi...
Annem hep anlatır. Türkiyede refakatçi olarak kaldığı bir odada namaz kılarken hemşire kızmış burda namaz mı kılınır diye...
Burda namaz kıldığını anlayınca "ben gideyim, sonra gelirim rahatsız olmasın" diyen hemşireler gördük
Hiç olmadı içeri girse bile sessizce konuşan aman rahatsız etmeyeyim düşüncesi her haline hakim olan hemşireler, doktorlar...
İnsanlar yani...
Ne olurdu biz de böyle olsak, şimdilerde daha iyi durumlar biliyorum da...
Hangi ara tahammülsüzleştik, empati yeteneğimizi kaybettik bilmiyorum ki.
Konuyla alakasız ama bir de ne yaptılar biliyor musunuz, bebeğim doğduğunda onu direk üstüme attılar, bir buçuk saat kadar orda kaldı ve üç gün boyunca yıkamadılar. Daha sağlıklıymış cildi için... Kulağa hoş gelmiyor evet (yani yıkanmayan bir bebek) ama bağıra bağıra ağlayan neye uğradığını şaşırmış bir bebeğin ilk dakikalarında annenin bağrında olması öyle rahatlatıcı olsa gerek ki, hiç ağlamadı kızım orda. Dakikalarca aşina olduğu kalp atışlarını dinledi annesinin...:))
Şu sıralar daha çok Amerika hikayesi duyacaksınız sanırım benden, zira dönüş yolları gözüküyor sanırım:))
13 Mayıs 2014 Salı
Somada Bugün Babasız Kalan Çocuk
3 Mayıs 2014 Cumartesi
Namaz Serisi (13): Rahim ve Rahman İsimleri, Hesap Günü ve Kurtulma Çaresi
Unutmamak gereken bir husus daha var. O da; din gününün düşündüğümüzden çok daha yakın olduğu. İnsan öldüğünde hesap günü onun için başlamıştır aslında. Kimse bu durumdan kaçamaz. Eğer biri kaçabilseydi bu Efendimiz (sav) olurdu. Ama O bile ölürken, gözleri yaşarmış ve
Hepimiz biliyoruz ki, kıyamet gerçektir... Ayet-i kerimede buyrulduğu gibi:
“O gün (herkes) o çağırıcıya (İsrâfîl’e) uyarlar; ona karşı yan çizmek yoktur. Öyle ki, Rahmân(’ın heybetin)den dolayı sesler kısılmıştır; artık seslerin en hafîfinden (yalvaran dudakların kıpırdaması, korkulu ayakların hışırtısından) başka bir şey işitmezsin!”(20:108)
Peki o gün kim kutulacak?
İsbatı?