tarifcikler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarifcikler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Aralık 2013 Salı

Bir Poğaça Hikayesi ve Pamuk Poğaça Tarifi

Sene 1998, aylardan Ramazan ayı.

Geriye dönüp baktığımda hayatımın en anlamlı yılı olarak nitelendirebileceğim bir yılı yaşıyorum...

Kafamda ve kalbimde şekilleniyor herşey, okuyorum, öğreniyorum, öğretiyorum..

14 yaşındayım.

Havanım mis gibi muhabbet koktuğu bir yurtta yaşıyorum çünkü. Ama o yılı bu posta sığdırmayacağım, sığdıramam da zaten. Bu giriş sadece minik ve komik bir poğaça hikayesi için yapıldı:)

Dedim ya, aylardan Ramazan. Sanırım 30 kişi falan var yurtta. 
Gece vakti...
Sahur yapılacak dört beş saat sonra...
Çoğu zaman masaya vurduğumuzda tak tuk ses çıkarttığından ancak hafif ıslayarak fırında ısıtıp yiyebildiğimiz ekmeklerden kalmamış! (Fırın dediysem mini fırın, kapağını tutup açmak için kullanılan yer çıkmış gitmiş de sıcaktan dokunamayınca çatalla açıyoruz:))

Eee ne olacak çoluk çocuk nasıl oruç tutacak? 

Birkaç arkadaşız...

Hadi poğaça yapalım dedik.. 

Malzeme listesini düşündük şöyle:

Su! Var
Un! Var
Tuz! Var

Bu kadar:))

Maya mı? O da ne?

İnternet falan yok ki açıp bakalım, hem vakit gece kimi arayıp soralım....

Başladım unu yoğurmaya...

-katı oldu
-su ekleyelim

-cıvık oldu
-un ekleyelim:)))

derken yoğurduk işte bir hamur...

Annem şekil verirken yardım ederdim, o yüzden şekil aşamasında sorun yaşamadım. 
Birtek peynir var, koyduk arasına kapattık. 
Sanırım yumurta sarısı sürme işini de yaptırırdı annem, onu da akıl ettik.
İşte o mini fırında kaç tepsi hatırlamıyorum ama sahura kadar yapabildiğimiz kadar poğaça yaptık.

Güzel oldu, valla! 

Kimse inanmaz ama güzel oldu, çocuklar bayıla bayıla yedi:) 

Müthiş eğlendik....

İşte o poğaça macerasından sonra evlenene kadar bir daha poğaça yapmadım.

Evlenince de hamuru mayalayabilmek hep çok zor gibi gelirdi. Ama internetin güzelliği işte... Tarifi uyguluyorsun oluyor..

Bu tarif de öyle, çok başarılı, birçok kere isteyenlere tarifini verdiğim bir poğaça. Buraya da istek üzerine yazıyorum. Kaynak: pelinchef. ( yazıyı bilgisayarda yazmadığımdan link veremedim bir ara eklerim belki)




MALZEMELER:

* 1 su bardağı ılık süt

* 1 su bardağı ılık su

* 1 su bardağı sıvıyağ

* 5 çorba kaşığı şeker (silme)

* 1 çorba kaşığı tuz

* 1 yemek kaşığı maya

* Aldığı kadar un (benimki 6 bardak kadar aldı)


İÇİNE:

* peynir

* yarım demet maydanoz



YAPILIŞI:

-4 bardak kadar unu derin bir kaba alıp mayayı serpiştirin. 

-Ortasını havuz gibi açıp diğer malzemeleri ekleyin. (Süt ve suyun ılık olması önemli)

-Bu malzemeleri yoğurduktan sonra hamuru toparlamak için gerekli miktarda un ekleyin ve elinize yapışmayacak kadar (ama asla çok katı olmayan) bir hamur elde edin.

(Un eklemeyi daha elinize hafif yapışıyorken bırakmalı ve bir miktar yoğurmalısınız. Tabi ki çok cıvık olmasın ama gerekirse elinize sıvıyağ sürerekten şekil verebilirsiniz.)

-Hamurun üzerini kapatın ılık bir yerde hamur iki kat olana kadar mayalandırın.

-Sürenin sonunda hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparın, içini elinizle açıp malzemeyi doldurun ve hamuru birleştirip tekrar yuvarlayın.

-Üstüne susam veya çörek otu serpip önceden ısıtılmış fırında180 derecede, ya da 360 f'de, üzerleri kızarana kadar pişirin.

Sonra da pamuk gibi poğaçalardan daha sıcakken bir iki tane götürün:))

Afiyet olsun



Devamını oku...

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Bu Pratik Lezzetin Adı: Yalancı Mantı

Uzun zaman oldu yazmayalı... Aslında öyle çok yazmak istiyorum, hala yazmaya öyle hevesliyim ki.. Ama elimde olmayan sebepler fazla ard arda geldi şu sıralar... 

Bugün size bizim ailece çok beğendiğimiz bir tarif vereceğim inşallah.

Dünya bu kadar karışıkken, yine üç maymun oynamaya devam edercesine tarif paylaşmak bile tuhaf aslında ama.. 

Duam o ki, "ateş düştüğü yeri yakar" mülahazasından "ateş nereye düşerse düşsün beni de yakar" hassasiyetine geçelim.. 

Şimdi tarife geçmek de zor olacak...

Bu tarifin kaynağı burası ama ben burda görüp yaptım.

En önemli özelliği çok pratik olması, lezzeti de pratikliğiyle doğru orantılı olarak artmış sanki, kesinlikle denemlisiniz. Ama Amerikada yaşayanlara tavsiyem Türk yufkası kullansınlar. Spring rolls la denedim aynı tat olmadı...

Tarif için malzemeler;

İki yufka
İki yumurta beyazı

Sos için;
Bir domates 
Bir yemek kaşığı salça
Tuz
Zeytinyağı

Yoğurt

Yapılışı;

Yufkaya yumurta beyazını fırçayla (ya da nasıl isterseniz) sürün.
Yufkayı ne çok sıkı ne çok gevşek bir rulo haline getirin.
İki parmak kalınlığında kesin ve kızgın yağda kızartın.




Sos için;

Salçayı yağda az kavurun.
Rendelenmiş domatesi atıp kıvamı koyulaştırın.
Gerekirse biraz sıcak su ekleyin.

Kızaran yufkalara (ki hemencecik kızarıyorlar) yoğurdu ve sosu ekleyip bekletmeden servis yapın. Dilerseniz yoğurda biraz tuz atıp az suyla açabilirsiniz..




Bekleyince yumuşuyormuş benden söylemesi...

Denerseniz afiyet olsun, 

Dualaşalım...
Devamını oku...

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Yeğenimin Çilekli Milkshake Tarifi

Sizin evinizde de buz canavarı olan birileri var mı bilmiyorum ama benim yeğenim tam bir buz hastası! 
Bazen meyve suyunu buz kalıplarına döküp kürdan saplıyor, sonra da eğlencelik yalanıyor, bazen buzları bardağa doldurup herhangi bir içecekle tüketiyor en sonunda da çatır çatır yeniyor o buzlar... 
Bir de arkasında 'ben de istiyomm' diyen bir kuyruk olmasa:))

Bu tarif de onun tarifi. Tamamen kendi araştırıp buldu yaptı ve içti. Tadına baktım ben de çok güzeldi. Tam sıcak yaz günlerine özel... Fotoğrafını da kendi çekti.
'Hala benim milkshake'imi de koysana' deyince, tadı da güzel olunca paylaşmaya karar verdim.
Tek problem malzemeleri söyle dediğmde 'ya işte ne kadar istiyorlarsa o kadar koysunlar' demesi oldu... Büyümüş de kararı kadar tarifler verirmiş:) 
Laf aramızda eli yatkın mutfağa..:) 
Erkek ha bu çocuk bir de 12 yaşında:)

Malzemeler; 

İstediğiniz kadar

Buz
Çilek
Süt 
Şeker

Hapsini blendra atıp karıştırın, sonra içine mutlaka pipet koyup için. ( bunun için gidip pipet aldık, önemli yani....:))
Köpüklü olması da önemli, köpük önemli, köpük çok önemli yaw:)))


Bir de çilekli yoğurt yapıyor, belki onu da koyarım;)




 
Devamını oku...

2 Temmuz 2013 Salı

Teflon Tavadaki Meyveli Yaşpasta??? :))


Evlenip de Amerika'ya geldiğimde, ne oturacağım evim belliydi, ne de içindeki eşyalar...
Yeni evli olmanın, aslında daha çok Türkiye'den yeni gelmiş olmanın etkisiyle bakış açım biraz daha farklıydı o zamanlar...
Bir odalı evde oturamazmışım gibi gelirdi mesela... Ya da ikinci el eşya kullanamazmışım gibi... Ama 20 gün kadarlık o ev arama süresinde anladım ki, ne tek odalı ev büyük bir sorundu ne de ikinci el eşya...
Evet, ilk evim bir oda bir salon oldu bir şekilde ve eşyalarım da Türkiye'ye giden insanların bırakıp gittiği eşyalar... Yaşadıkça anladım ki, bunda birşey yok, burda birçok insan böyle yaşıyor ve kimse bu durumu garipsemiyor. Sanırım burasının en sevdiğim özelliği bu... Türkiye'ye gidince çok yabancı geliyor o konuşmalar, kendini başkalarına beğendirme çabaları, markalar... İstediğim gibi rahat giyinebilmeyi çok seviyorum mesela burda. 

Amerika'da yaşayanlar neyden bahsettiğimi çok iyi anladı biliyorum...

Çünkü hepimizde nasılsa burda geçiciyiz birgün gideriz hissiyatı var ve tabi ki sürü psikolojisi:) 'Herkes böyle yaşıyor' rahatlığı...

Oysa bu dünyada da geçiciyiz keşke unutmasak? Olmazsa olmaz zannettiğimiz bazı şeylersiz aslında ne kadar kolay olunduğunu bilsek keşke... Keşke başkaları nasıl görür diye hiç kafamıza takmasak.. Tıpkı burdan nasıl olsa gideceğiz diye düşündüğümüz ve hayatımızı ona göre ayarladığımız gibi, nasıl olsa dünyadan da gideceğiz diye düşünüp dünya hayatımızı da ona göre planlasak...

Bir dakika ya, teflon tavada yaşpastanın bütün bunlarla ne alakası var merak ediyorsunuz değil mi? :) 

Bu basit bir mutfak hikayesi sadece...

Türkiye'den yeğenim geldi demiştim ya, onun için bir yaşpasta hazırlayayım dedim... Kızım uyurken hızlı çekimde hepsini bitirme niyetiyle acele ederken yaptığım pasta kremasının soğumasını bekleyemedim ve krema daha çok duruyken pastanın arasına ve üstüne sürmeye kalktım. İşte yukarda anlattığım sebeplerden dolayı normal bir servis tabağına koyduğum pandispanyadan krema hızla aşağı süzülmeye başladı ve ben o panikle bir türlü uygun bir tabak ya da tepsi bulamadım. İşte o an elimde bu durumu kurtaracak tek kabın teflon tavam olduğunu farkedip tabağı tavanın içine oturttum. 



Çok komik göründü ama işe yaradı:)) 

Aslında yukardaki mevzuyla çok da bağlantılı değil bu olay, çünkü yeteri kadar hatta fazlasıyla mutfak malzemem var, geniş yuvarlak tepsim olmaması mutfak eşyası sıkıntısı çektiğim anlamına gelmez ama bu küçük olay bana çözmek istediğimizde az malzemeyle de sorunu çözebileceğimizi düşündürdü...

Öyle işte... :)

İki katlı olsun diye, bir pandispanya malzemeleriyle iki farklı boylardaki kalıplarda pişirip birleştirdiğim bu pastanın tarifi için ayrı bir post hazırlayacağım inşallah...

                               



Allah'a emanet olun...:))




Devamını oku...

28 Haziran 2013 Cuma

Adı: Focaccia!!

Bahsetmek istediğim o kadar çok kitap var ki aklımda.. Ama malesef buraya getiremediğimden, hepsi memleketimde şimdilerde yanlız ve soğuk olan odamda kaldığından, ben de kitap tanıtımı yaparken içinden alıntı yapıp sayfalarının fotoğrafını çekmek istediğimden:) elim gitmiyor bir türlü yazmaya... Evet, pdf'ini aradım, online da baktım en sevdiklerimi bulamadım. Yazarın mail adresini bulsam ondan bile isteyecektim ama onu da bulamadım:)

Eee kitap tarifi veremeyince ben de yine ekmek tarifi vereyim dedim. İnsan ekmeğini hergün kendi yapınca ( Allahım ekmek makinasının yaptığı ekmeğe kendi yaptığım dediğim için beni affet:)) en çok ekmek tarifi veresi geliyor.
Hele bir de güzel olursa.. Bir de bakmışım fotoğraflarını çekiyorum.

Geçenlerde yatmadan önce makinaya ekmek malzemesi koymaya üşendim. Ya işte bazen bu kadarcığına bile üşenebiliyor insan...
Ertesi gün de ekmeksiz kalınca makinanın kitapçığında hamuru herşeyiyle 45 dk'da hazır olan bu ekmeği deneyeyim dedim.



Sevk-i ilahi olmuş, iyi ki de demişim. Pek lezzetliydi...

Adını telafuz etmekten aciz olduğum bu ekmek: İtalyan Yassı Ekmeği olarak da bilinen Focaccia!

Şimdi, italyan yassı ekmeği demek nerdeee, Focaccia demek nerdee. Siz bu ekmeği yaparsanız sofraya Focaccia diye getirin, havanız olsun:))

Üzerine deniz tuzu olacak muhakkak sakın aman deniz tuzu yerine sofra tuzu koyayım demeyin, benim demişliğim var, iyi olmuyor;) Deniz tuzu yoksa koymasanız da olur...

Bir de yine süt tozu meselesi var.Bildiğiniz gibi daha önce süt tozu ile yoğurt yapmıştım. Bu ekmeğin içinde de var. Süt tozunun zararlı olduğunu söyleyen de oldu ama ben araştırdım biraz, ekmeğin besin değerini ve dayanıklılığını arttırıyormuş. Bir de hamurun kıvamını çok güzelleştiriyor bence. Fakat şöyle bir durum var, malesef Türkiyede aldığımız ürünün helal olup olmadığı çok da net olamayabiliyor. Süt tozunun içine de birşeyler karıştırdıklarını duymuştum. Burda bunu ayırd etmek kolay oluyor, Türkiye de almak isterseniz dikkat edin. Benim bildiğim, bazı aktarlarda var en doğalı...

Allah'ım kim derdi birgün adı Focaccia olan bir ekmek tarifi vereceğim???  :)






Focaccia için malzemeler;



Yapılışı:

Makinada yapıyorsanız;

Malzeme listesindeki sırasıyla eklemelerinizi yapın ve makinayı hamur programında çalıştırın. Eğer makinanızın pizza hamur programı varsa orda da çalıştırabilirsiniz.

Elde yapıyorsanız,
Önce sıvıları sonra diğer malzemeyi ekleyin ve hamurunuzu iyice yoğurun.

Hamur iki katına çıkınca;

Uygun bir tepsiyi yağlayarak hamurunuzu ellerinizle, hamur 1 cm kalınlığında olacak kadar genişletin. (Kitapta böyle diyordu ama ben bu şekilde yapınca iki ekmeğim çıktı, biri azıcık küçüktü)


Üzerine parmaklarınızla bastırdıktan sonra yarım saat dinlendirin.
Yarım saat sonra zeytinyağını fırça yardımıyla ekmeğin üzerine sürün, ardından fesleğen ve kekiği serpiştirin. (bence zeytinyağını sadece bir kaşık koyun fesleğen ve kekiki de bir tatlı kaşığı ekleyin, ben bir dahaki sefere öyle yapacağım inşallah.)
Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üstü kızarana kadar pişirin.


Afiyet olsun, yaparsanız Rabbim ağız tadıyla yemek nasib etsin...
 
Bir de küçük not: Tariflerimi yapıp beğenen sevgili arkadaşlarım , yorumlarınızı buraya da yazsanız da boşluğa konuşuyor gibi olmasam:) Bazen kendi kendime konuşuyormuş gibi hissediyorum, iyi olmuyor...:)))
Devamını oku...

18 Haziran 2013 Salı

Hızır Yemek: Fırında Mantarlı Tavuk

Artık bloğuma öyle alıştım ki, birkaç gün yazamasam birşeyler eksikmiş gibi geliyor. Son zamanlarda farklı yoğunluklarım var. Üstüne bir de hastalık eklenince, biraz uzak kaldım buralardan... Şu anda yanımda peçeteler, bir gözüm yatakta kızım uyuyorken ben de uyusam diyorum ama bir tarafım 20 dk ayırıp bu postu hazırlamam gerektiğini söylüyor ve ben de o tarafı dinliyorum:)


Bugün sizlere uzun zamandır vermeyi planladığım bir tariften bahsedeceğim:


İsmini ben koydum; Hızır yemek:)


Çünkü bu yemek tam zorda kaldığınızda sizi kurtaracak, hatta zorda kalmasanız da zevkle yapabileceğiniz bir yemek. Sonu Allah'ın izniyle garanti olduğundan ve yapımı da pek kolay olduğundan, misafir geleceğinde korkmadan yapabileceğiniz bir yemek olması hasebiyle ismini Hızır yemek koydum;)


Sevgili ablamın tarifi bu... İlk öğrendiğimde İtalyan usülü tavuk yemeği demişti. Gerçekten öyle mi bilmem, bildiğimse bu yemeğin hem benim hem de ablam için kurtarıcı yemek olduğu.. Gerçi canım ablamın mutfakta kurtarılmaya pek ihtiyacı yoktur, istedi mi döktürür ama ben bu yemek vesilesiyle çok yemek davetini rahatlıkla atlattım. 


Denerseniz ne demek istediğimi anlarsınız inşallah.


Bu tarifi mutfakta yemek yaparken hala stres yaşayan tüm acemi hanımlara, özellikle yeni gelinlere ithaf ediyorum;)


Malzemeler:


2 tavuk göğsü

1 paket mantar

2 kırmızı biber (kapya deyince fiyakalı oluyor ya onlardan:))

1,5 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri

1 kutu krema ( benim krema bulamadığımda sütün içine bir iki kaşık krem peynir karıştırıp eklemişliğim, hatta krem peynir bulamayınca da sırf süt eklemişliğim var, çok da bir fark olmuyor ama tabi kremanız varsa onu kullanın..:))

Sıvıyağ

Tuz

Kekik

Kimyon


Yapılışı:


Tavuğu iyice yumuşayana kadar haşlayın. ( ben haşlarken içine defne yaprağı, kekik ve tabi ki tuz ekliyorum)

Tavuklar haşlanırken, az sıvıyağda mantarları bıraktıkları suyu çekene kadar soteleyin. Suyunu çekerken kimyon ve tuz atın.

Uzun uzun (bunun fiyakalı adı da jülyen:)) doğradığınız biberleri de ayrıca soteleyin.

Tavukları uzun uzun didikleyip fırın kabınıza koyun. 

Ardından mantar ve biberleri de ekleyin. 

Kaşarın bir bardağını ve kremasını ekledikten sonra tuz ayarını yapıp üzerine de kalan yarım bardak kaşarı serpiştirin ve fırında kaşarlar eriyene kadar pişirin. 


Sonra da şükretmeyi unutmadan yiyin:))


Mımmmm (evet bu da lezzetin sesi:))


Gerçekten gösterişli ve lezzetli oluyor. 


Annemim bu ve benzeri yemekler için yorumunu söyleyerek istirahat etmeye gidiyorum:


' Bu kadar malzemeyi bana koysan ben de güzel olurum' :)))


Canım annem benim, sen zaten güzelsin:)


Allah'a emanet, görüşmek üzere;)))



                                   

                                 
Devamını oku...

6 Haziran 2013 Perşembe

Muzlu Ekmek Olur mu?

Oldu!

Hem de pek güzel oldu, özellikle kahvaltıda...

Çocukken evde muz varsa mutlu olurdum ben, öyle kıymetliydi... Lisede yatılı kaldığım yurtta bir arkadaşımın beni sevindirmek için yatağıma muz bıraktığını hatırlıyorum:)

Annem de gazetede mi okumuş ne muz çok yararlıymış, kahvaltı kadar değerliymiş, kızım muz yedi mi diye sorar hep:))

Burdaysa en ucuz meyve muzdur herhalde. En ucuz meyve muz olunca her markete gittiğimizde alıyoruz sanırım. E haliyle kıyıda köşede unutursak muzlar bazen fazla yumuşuyor. Türkiye'de böyle bir durumla karşılaşılır mı bilmiyorum (çünkü dediğim gibi bizim muzlar genelde çok yumuşamaya fırsat bulamazlardı) ama burda geçenlerde nasıl olduysa bir iki muz fazla yumuşamıştı ve araştırmalarım sonucu bu ekmeği buldum. Yiyince ağzınıza muz tadı geleceğini falan sanmayın, muz tatlı bir aroma veriyor sadece. Ama içinde muz olduğunu bilmek bile güzel geldi bana. Denemek isterseniz buyrun:

Muzlu ekmek için; 

Malzemeler:
3 bardak beyaz un
½ bardak tam buğday unu
1 tatlı kaşığı instant kuru maya
1 tatlı kaşığı tuz
1 büyük olgun ezik:) muz, 
30 gram tereyağı
¼ bardak süt
¾ bardak su
Ben yine makinada yaptım ama elle yapmak isterseniz 40 fırın ekmek sitesine bakabilirsiniz, tarifi ordan aldım.

Makinada yapılışı:

-Hazneye önce süt, su ve püre halinde muzu ekleyin.
-İlk bardağı serpiştirerekten unu ilave edin.
-Tuzu ve küçük parçalara ayırdığınız yumuşak tereyağını da unun üzerine serpiştirin.
-Unun ortasına da mayayı ekleyin

Beyaz ya da temel ekmek programı, 750 gr, açık kabuk renk ayarında makineyi çalıştırın.

Afiyet olsun:))










Devamını oku...

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Bir Gönül İnsanı ve Amerikan Usûlü Kabak (Tatlısı?)

Başlıkta adı geçen kabak bu: 



 Ama önce sizinle paylaşmak istediğim başka düşüncelerim var;

Memleketimden kilometrelerce uzakta da olsam, -bana memleket sıcaklığını hem de aynı dili konuşamıyor olsak bile- hissettiren bir insan var... 
Arnavut kökenli bu sevimli insanın ismi Zahide Abla ve Türkçe bilmese de, hatta muhetemlen İngilizce konuşamasanız da anlaşabileceğiniz, samimiyetini hissedebileceğiniz bir insan...
Uzun yıllar önce buraya gelip yerleşmiş, oldukça varlıklı bir aileye gelin gitmiş, gönlü sıcak kalbi temiz bir insan Zahide abla. 
Buraların oldukça zengin sahil semtlerinden birinde oldukça kaliteli bir restoranları ve daha bilmediğim kimbilir daha ne işyerleri var.. Bahsi geçen semtte bahsi geçen restoranın karşısında bir de kiraya verdikleri bir işhanları var bu ailenin. Ve işte Zahide abla bu işlek caddede, sahile sadece beş dakika olan mesafedeki bu işhanının altını bir mescid yapmış. Mescid dediysem öyle imamı falan yok... Hatırı sayılır büyüklükteki bu mescidin anahtarını herhalde kırk kişiye vermişimdir diyor Zahide abla... Cevrede namaz kılmak isteyip de yer bulamayan insanlar geliyorlarmış buraya... İnsanlar secde edecek yer bulsun diye burayı tahsis etmiş yani.. 
Bir de Pazar günleri tanıdıklarını topluyor ve Endenozyalıdan Bangladeşlisine, Bosnalıdan Libyalısına, Kosovalıdan Makedonyalısına, Türkünden Arnavutuna bu 'sister'lar bir araya gelip bildikleri kadarıyla dini sohbet yapıyorlar. Ve Zahide abla bu insanlara her Pazar, hatırı sayılır bir menüden oluşan yemekler hazırlıyor. Hazırlarken yardım için yanına gittiğimde hep "dava, dava" diyor:) yani demek istiyor ki, 'bütün bunları belki bir iki insan fazla gelir de üç beş kelam öğrenir diye hazırlıyorum' ...
Sizin de aklınıza Hz Hatice geldi değil mi?
Sonra sofrada oturup huzurla yemek yerken de 'inşallah cennet sofra Ya Rab' diyor:))
Öyle tatlı ki...

Tabi ki böyle varlıklı bir aile olunca evleri de oldukça güzel... Bizim boğazdaki yalılara benziyor:)) bakın bu fotoğraf evin içinden çekildi: 




Evindeyken onunla alakalı bir yazı yazmak yoktu aklımda ondan daha güzel fotoğraflarım yok ama sanırım bu da evin nasıl bir yerde olduğunu anlatıyor. Kendi de öyle mütevazi ki (maşallah) kıyafetinden bile asla anlamazsınız zengin olduğunu. Her hali dünyada gözü olmadığını belli ediyor.
İyi ki Türkçe bilmiyorsun ablam, yoksa bu kadar rahat yazamazdım;)

Evine gittiğimizde muhakkak önünüze çeşit çeşit ikramlar, çerezler, meyveler, çocuklar için oyuncaklar ve televizyonda Türk kanalları açılıyor:) gerçi bu gidişimde annem umrede diye canlı yayın Kabeyi açtı sağolsun:))

Gel gelelim bu ablamızın işte bu anlattığım kadar güzel ve şatafatlı hayat içinde, gözüne baktığınızda ilk öne çıkan duygunun 'hüzün' olduğunu görüyorsunuz... Dertli, acılı olduğu her halinden belli.. Sanırım 6 yıl önce oğlu trafik kazasında vefat etmiş ablamın, bir de torun bırakmış ona... İşte oğlu bu gidişiyle dünyadan nazarını öteye çevirtmiş annesine... Sanki uzaklara aitmiş de yakınlarda hapsolmuş gibi bir hali var hep...

İşte kavanoz dipli dünya ( ne demekse bu deyim de) ona da göstermiş yüzünü.  Hamdolsun ki, ağlayıp hayata küsmek yerine o ağlayıp öteye gözünü dikmeyi tercih etmiş. Öyle belli ki gitmek istediği... Ahiretine yatırım için de elindeki her imkanı kullanıyor maşallah. Kimi insan içmeye, eğlenmeye dalar, unutmayı seçer kimi de işte böyle gitmeye hazırlık yapar, muhabbet eder...

Gözyaşı her an akmaya hazır olsa da, kelimeleri neşe dolu: bir 'I love you' deyip sarılışı var ki sormayın:)))

Kabağa nasıl geçiş yapacağımı merak ediyorsunuz değil mi?:)))

İşte bu Zahide abla var ya çevrede 'çok iyi aşçı' olarak biliniyor. Ben de kabağın bu halini ondan öğrendim. Getirdi önüme tabağı, çekinerek bir çatal attım ve sonra bir çatal daha....sonra çaktırmadan birkaç dilim daha aldım:)) sevdim yani... Sonra aramızdaki diyalog şu şekilde devam etti. Bu arada malzemeleri ve tarifi vermiş olacağım, dikkatinize:))

'Nasıl pişirdin abla bunu?'
'Dilimle fırına koy, çok kolay' 

Allah'ım kabuk bile soymuyorsun...

'Kaç derece?'
'Bilmem ki 375 f falan'
'Kaç dakika'
'Böyle (parmağıyla kabağa bastırıp)yumuşayana kadar'

Dönüşte işte bu kabağı aldım: 




Ve doğrayıp, pişirdim yumuşayınca da çıkarttım. Kızım da dahil biz çok sevdik.
Anneme sordum 'Türkiyede bu kabaktan var mi' diye ama annem 'var ama biz onu bükmeye (gözleme) katarız, öyle yenmez, oranın toprağı farklıdır ' dedi. Denemesi size kalmış, Amerikadakilereyse tavsiye ediyorum gerçekten... Şeker bile eklemiyorsun, oldukça sağlıklı....

Not: Başlıktaki soru işaretinin sebebi de bu; bu kabak tatlı desem değil, yemek desem hiç değil....

Afiyet olsun:)))
Devamını oku...

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Ekmek Pizzasını Bir de Böyle Deneyin, Evde Bayat Ekmeğiniz Kalmasın...

"Kahvaltılık sıcak birşey arayanlara" başlığıyla yayınladığım yazının tıklanma oranına bakınca anladım ki insanlar kahvaltılık sıcak yiyecekler arayışında:)))
Madem öyle, bugünkü tarif de bu amaca hizmet etsin...

Bizim evde ekmekleri makina pişirince, biz de evde 2,5 kişi olunca yaptığım ekmek (cramberry'li ekmek değilse) bir günde bitmez genelde... Ondan sebep evde her daim bayat ekmek olur ve benim onları bir şekilde tüket(tir)mem gerekir...

İşte bu tarif bu konuda gerçekten çok işe yarıyor!

Muhtemelen, herkesin bir ekmek pizzası vardır ama birazdan anlatacağım şekilde yapmıyorsanız bence bir dahaki sefere kesinlikle böyle deneyin... Kime yapsam çok beğendi, ortalama 10 günde bir yapıyorum sanırım ve her defasında kapış kapış yiyoruz...:)))



 İhtiyacınız olan malzemeler sadece;

İstediğiniz kadar bayat ekmek dilimi (hadi dokuz dilim diyelim:))
2 tane tercihen yeşil (ama rengi çok da farketmez) biber
2 ya da 3 tane domates 
Kaşar peyniri rendesi
Tuz
Zeytinyağı

Yapılışı:

Biberleri istediğiniz boyutta doğrayın. ( ben genelde yemeklik doğradığımdan az büyük doğruyorum) 
Zeytinyağı koyup ısıttığınız tavaya biberleri ekleyin ve hemen domatesleri doğramaya başlayın.(boyutu yine size kalmış)
Biberlerin iyice ölmesini beklemeden domatesi de tavaya ekleyin.
Bu aşamada fırını 180 derece ya da 360 f ye getirin.
Domates suyunu azıcık salınca tuzu ekleyip ocağın altını kapatın.
Ekmeğinizin taze olduğu günlerde olayı burda bitirip, harcı tabağa almak suretiyle ekmeğinizi bana bana zevkli bir kahvaltı yapabilirsiniz:)
Ben bazen nane de ekliyorum, zenginleştirmek size kalmış.
Sonra bir kaşık yardımıyla ekmeklerin üzerine harcınızı yayın. Suyu, yağı ne varsa hepsini ekmeklerin üzerine sürün..
En üste de kaşar peynirini serpiştirdikten sonra tepsiyi fırına verin ve kaşarlar eriyip biberler azıcık buruşuncaya kadar pişirin.
Sonra da sıcak sıcak.....:))
Hımmmmm

Elhamdulillah...

Afiyet, şifa olsun...




Devamını oku...