amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
amerika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mayıs 2014 Salı

"Erkekler Giremez" Yazılı Bir Hastane Odası Kapısı:)

Yine bir gece vakti, karanlık bir oda...

Uyuyan bir bebeğin nefes sesleri...


Zaman ne çabuk geçiyor aslında, içinden geçerken bizi zorlasa da...


Küçük kızım doğalı üç ay olacak nerdeyse. Hastanede yaşadığım birkaç birşeyi paylaşmak istiyorum bugün. Biraz geç oldu ama :) insanlık nasıl birşey onu konuşalım ne dersiniz...


Amerika şöyle güzel, böyle iyi falan gibi şeyler söylemek istemiyorum, aksine birçok şeyin hep abartıldığını düşünüyorum. Ancak bazı gerçekler var ki, malesef bunlardan öğrenmemiz gereken çok şey var.


Şimdi burda ayrıntılı bir doğum hikayesine girmek istemiyorum. Her ne kadar her kadın bu olayı anlatmaya bayılsa da...:) Burda ifşa etmeye gerek yok, benim üstünde durmak istediğim husus başka...


Hala öyle mi bilmiyorum ama ben lisedeyken doktorlardan nefret ederdim. Genellememek lazım ama onların o halden anlamaz, insanı geren halleri beni deli ederdi. Amerikada dört yılım bitmek üzere ve gerçekten insana saygının, düşünce özgürlüğünün ne demek olduğunu burda gördüm. Bizim kaybettiğimiz müslüman sıfatlarını yaşattıkları için Allah önlerini açmış bu insanların, adaleti gereği...



Birçok husus var da ben birkaç tanesini anlatacağım.


Allah hidayet versin bir hemşire vardı mesela, odaya geçtiğimizde genel bilgilendirmeleri yaptıktan sonra ne yiyip ne yemediğimi sordu. Et yemediğimi öğrenince onun yerine hemen protein takviyesi bir menü çıkardı kendince...

Sonra bana içeri erkek girmesinde sakınca var mı diye sordu. Zaten bütün doğum doktorları bayan, öyle ayarlanmış. Ben şaşırdım böyle bir seçeneğin olduğunu öğrenince. Madem öyle birşey var, girmesinler dedim tabi hemen.


Kadın "tabi ki öyle bir hakkın var" deyince kendimi çok değerli hissettim. Ben kapıya "NO MALE" (erkekler giremez) yazarım dedi. Ve yazdı.. Ve o yazı üç gün orda kaldı.


Üç gün boyunca kapı aralandığında hiç rahatsız olmadım, istediğim gibi hareket ettim. Sadece çocuğun ayağından kan almak için gelecek doktor erkekmiş. Hemşire girdi önce gelebilir mi ama erkek:) dedi ben de tabi dedim müsait hale geldikten sonra. 

Sonra birden "bir dakika perdeyi çekelim bebeği götürelim" dedi, yatağı tekerlekli ya... Kapının önündeki perdeyi çekti ve adamı yine içeri almadı:))


Ve namaz meselesi...

Annem hep anlatır. Türkiyede refakatçi olarak kaldığı bir odada namaz kılarken hemşire kızmış burda namaz mı kılınır diye...

Burda namaz kıldığını anlayınca "ben gideyim, sonra gelirim rahatsız olmasın" diyen hemşireler gördük

Hiç olmadı içeri girse bile sessizce konuşan aman rahatsız etmeyeyim düşüncesi her haline hakim olan hemşireler, doktorlar...

İnsanlar yani...


Ne olurdu biz de böyle olsak, şimdilerde daha iyi durumlar biliyorum da...

Hangi ara tahammülsüzleştik, empati yeteneğimizi kaybettik bilmiyorum ki.


Konuyla alakasız ama bir de ne yaptılar biliyor musunuz, bebeğim doğduğunda onu direk üstüme attılar, bir buçuk saat kadar orda kaldı ve üç gün boyunca yıkamadılar. Daha sağlıklıymış cildi için... Kulağa hoş gelmiyor evet (yani yıkanmayan bir bebek) ama bağıra bağıra ağlayan neye uğradığını şaşırmış bir bebeğin ilk dakikalarında annenin bağrında olması öyle rahatlatıcı olsa gerek ki, hiç ağlamadı kızım orda. Dakikalarca aşina olduğu kalp atışlarını dinledi annesinin...:))


Şu sıralar daha çok Amerika hikayesi duyacaksınız sanırım benden, zira dönüş yolları gözüküyor sanırım:))

Devamını oku...

4 Aralık 2013 Çarşamba

Dondurulmuş Yoğurtçu :) (Cherry Berry)

Şimdi ben bu yaz Türkiye'ye gidemedim ya, her yer aslında her şey burnumda tütüyor. 
Nedendir bilmem (aslında sanırım boğazıma düşkünlüğümden) özellikle 'hadi şurda yemek yiyelim' deyip bir yerlere gitmeyi çok özledim. 
Geçenlerde simit sarayının kaşarlı simiti ve ıspanaklı böreği canlandı gözümde, ondan sonra da ABA da yediğim ayvalık tostu... Tamam itiraf ediyorum bazen rüyamda bile görüyorum bunları.... 
Hayır evde yapmak istemiyorum, canım isteyince kalkıp gidip yemek istiyorum sadece!

Hiç unutmam; birgün 8:40 dersim var ( bizim okulda adet böyleydi dersim var denmez 8:40 ım var denirdi, nedense...) 
Sabah kalktım, geç kalmışım yine, ama burnumda bir ıspanaklı börek kokusu... Allah'ım sabah sabah nerden geldi aklıma bilmiyorum. Geç kaldım ama kimin umrunda, hemen pastaneye gittim adama ıspanaklı börek olup olmadığını sordum. Artık nasıl yalvaran gözlerle baktıysam adam çok üzülerek yok diye cevap verdi. Ben 'gerçekten mi' dedim sanırım yalvaran bir ifadeyle... Adam da diğer şubemize sorayım dedi:) sokağın az ilerisinde diğer şube... Sonra da sevinç dolu gözlerle 'iki tane kalmış' dedi ve ordan o börekleri benim için getirtti. Eh işte iki tanesi dişimin kavuğuna yeterdi:)))

Sonra okula gittim aceleyle, bu arada ders başladı tabi. Börekler poşette sarılı, aklım onlarda... Tenefüste yesem olmayacak, en azından üç kişiyle paylaşmam lazım:) , hem kim bekler o zamana kadar... Yoklamayı da kaçırmak mı istemedim nedense, girdim belki de 60 kişilik amfiye, arka sıraların birine oturdum. Kalemimi defterimi çıkartıp böreği de aşağıda haşır huşur açtım... Her tarafı kokusu kaplasa da acımadım, gözüm dönmüş gibi yedim o börekleri müthiş mutlu oldum...:)

Ya işte bu basit börek hikayesi anlatsın size neyi özlediğimi...:)

Buralarda yok mu gidecek yerler... varsa da istediğim gibi olmuyor...

Ama birkaç ay önce bir yer keşfettik: Cherry Berry...

Frozen yogurt'cu:), dondurma gibi....




İnternetten baktım yogurtlar için helal sertifikalar var, orda da sordum dondurmalarımız kosher dedi. 
Self servis gibi, önce sana istediğin kadar minik kaplar veriyorlar deneyip öyle alasın diye..( istersen bu şekilde bile nefsini tatmin edebilirsin yani)

Sonra eline bir kap alıyorsun ve şu musluklardan beğendiklerini seçip kabına akıtıyorsun:)














Üstüne de fındık fıstık, artık ne bulursan.... 






Bir de küçük küçük doğranmış şirin meyveleri var ki sormayın,.. 




Aslında ben dondurma kısmını çok sevmedim, biraz buzlu gibi ama kabımın yarısını herhalde fıstık, oreo kırıkları ve meyvelerle doldurunca gayet güzel oldu.

Ödemeyi de tabağını tartıyorlar, ona göre yapıyorsun. Oldukça eğlenceli:)




Çocuklar oyalansın diye çocuk kitapları bile vardı.



Hem dondurulmuş yoğurt dondurmadan daha sağlıklıymış:). 
Türkiye'de var mı bilmiyorum ama olsa çok tutar diye düşünüyorum.

İşte biz de bunlarla oyalandık ne yapalım:)))




Devamını oku...

5 Kasım 2013 Salı

Bir Florida Parkında Bir Sonbahar....


Ben severim sonbaharı...
Güneşin batışını da severim...
Ayrılıkları, hüzünleri hatırlatsa da severim...
Zaten şu üç günlük dünyada sürekli ayrılık yaşamıyor mu insan? 
Sürekli bitişle başlayan başkangıca yaklaşmıyor mu?

O yüzden özlerim hep sonbaharı. Hoş ben zaten bir tek yaz mevsimini sevmiyorum. Biliyorum yanlış eyaletteyim:) 
Burda doğru dürüst sonbahar da yok:)
Hava bir ısınıyor bir soğuyor anlamadık gitti...
Dır dır etmek yerine burdaki çok güzel bir parktan görüntüler hazırladım bugün size... Sevmiyorum falan diyorum ama biliyorum ki, bu kadar doğal güzellikle iç içe olmayı özleyeceğim burdan ayrılırsam...

İşte bir Pazar akşam üstü minicik bir park gezisinden kareler...



Sizce de bu ağaç pileli etek giymiş gibi durmuyor mu?:))

Devamını oku...

5 Ekim 2013 Cumartesi

Küçük Bir Safariye Ne Dersiniz: Busch Gardens, Florida (1)

Uzun zaman oldu bir gezi yazısı yazmayalı. Bugün ne yapıp edip fotoğrafları toparlamak ve yazıyı yazmak için azm-ü cezm-i gasd eyledim:) Bakalım küçük hanım uyanmazsa bitiririm inşallah...

Busch Gardens şehrin ortasında bambaşka bir dünya olarak kurulmuş, her ne kadar ilk başta çok pahalı gelse de, imkanınız varsa kesinlikle gidilmesi gezilmesi gereken, asla bir güne sığdırılamayacak ve ne olursa olsun yazın sıcak günlerinde değil de ılık kış günlerinde gezmenin tercih edilmesi gereken kocamaaaaan bir park. Biletinizi yıllık alırsanız çok daha uygun fiyata geldiğinden, bir kere alınca mutlaka bir daha gitmeliyim o kadar para verdim psikolojisinden kurtulamadığınız değişik bir yer:)

Bizim kız daha küçük tam tadını çıkaramasak da, bizim için de yapılacak çok şey var ama hele 3-4 yaş çocuklar için müthiş eğlenceler, küçük havuzlar, kukla gösterileri.. Daha neler neler var..

Roller coaster'ların tam Türkçe karşılığını bipmiyorum hani şu devasa lunapark aletleri.. Sizi ters döndüren müthiş hızlandıran, 'Allahım canımı burda almaaa' diye çığlık attıran heyecan mekanları.... Parkın bu kısmını başka bir postta anlatacağım inşallah. Bugün sadece bazı çevresel güzelliklerinden, teleferik ve trenle yaptığımız safariden çektiğim fotoğrafları koyacağım. Hayvanlara doğal ortam oluşturduklarını iddia eden Amerikalılar gerçekten şehrin ortasına Afrika kurmuşlar ama tabi bir de hayvanlara sormak lazım:) sonuçta illa ki kendi doğal ortamlarında değiller. Kimbilir nelerden yoksunlar...

Öncelikle doğal güzelliklerinden başlayalım. Annemin 'şunlara bak biz bu çiçekleri saksıda yetiştiriyoruzzz' (sanırım parktan çıkana kadar on beş defa demiştir bu cümleyi) deyip durduğu müthis çiçekler, orman yolları, etraftan gelen hayvan sesleri, hatta belki biraz gerçekçi olsun diye belki etrafa bırakılmış hayvan kemikleri, kafataslarıyla gerçekten çok güzel bir düzenlemesi var parkın.

Öncelikle bu haritayı elinize alıyorsunuz ve müthiş hesaplamalarla kaybolmamaya çalışıyorsunuz..
Farkedeceğiniz üzere her atraksiyonun olduğu yere bir Afrika ülkesinin ismi verilmiş...








 


 



Şimdi gelelim etraftaki hayvancıkların fotoğraflarına.. Bu bir derleme yazı olduğu için dağınık şekilde olan fotoğrafları toparlamak oldukça zor oldu ve eminim ki kıyıda köşede daha bir sürü fotoğraf var ama onları toparlamayı beklersem bu yazıyı hiç tamamlayamayacağım deyip bulduklarımı ekledim...

Bu timsah sizce de sırıtmıyor mu?:)


Sevgili pisicikler:)



 


 

Aslan da vardı ama fotoğrafını bulamadım bir türlü.



 

  


 





 


 

Bu kangruları sevebiliyorsunuz çok alışmışlar...
 

Birçok hayvanı ziyaretetmeden önce bu yaprakdan heykellerini görüyorsunuz, gerçekten güzel yapmışlar bunları.


Bayılıyorum ben bu flamingolara. Hele bir de hep birlikte sağa sola gidişleri vardı ki, dans eder gibi...


 
 
   


Sıcaktan bunalınca bu püsküren suların altında biraz rahatlıyorsunuz..

Çok güzel kuşlar vardı, bunlar bazıları:



 


 


 


 Kuş bahçesine girip kuşlara yem verebiliyorsunuz.. Kuşlar her yerinize konabiliyor tabi bu esnada. Mesela kızımın kafasına konmuştu:)



 
 



 
 Bu fotoğraflarda da cheetah ın mekanını göreceksiniz. Mısır'a benzettikleri bu ilginç yerde hayvanla iilgili bilgi veren dokunmatik ekranlar var. 



  


 


 

Şimdilik bu kadar yetsin, fotoğrafları toparlayınca bir post daha hazırlarım inşallah.



 


 

 


 


 


 
Devamını oku...