Dua etmenin kul için aslında ne anlama geldiğinden bu yazımızda bahsetmiştik.
Latif ve Kerim olan Rabbimiz bize güzel olanı emrettikten sonra, o
güzelliğin uygulamasının nasıl olması gerektiğini de öğretmiş, ve
yaşayışıyla bizlere en güzel örnek olan (sav) da, hayatında bizzat bütün
bu güzellikleri uygulayarak mevzuun olabilirliğini isbatlamıştır.
İşte dua da, Efendimiz'in (sav) hayatının her anında olan bir güzellik,
belki de en sevdiğine bağlanma şeklidir... Evet O (sav) tam bir dua
insanıdır.
Dua mecmuasını incelerken görmüştüm; Efendimiz (sav) abdest alırken,
camiye girerken, camiden çıkarken, namazın içinde ve akabinde, yemek
yerken, uyumadan önce, gece kalktığında, aynaya bakarken, rüzgar
eserken, yağmur yağarken, gök gürlerken, her işinde, her faaliyetinde ve
her durumda değişik şekillerde ve muhtelif ifadelerle dualar etmiştir.
Horoz öterken bile ettiği özel bir dua varmış, düşünsenize...
Böyle bir insanın sürekli Allah'la irtibat halinde olduğu aşikardır, öyle değil mi?
Ben size daha önce, Resulullah'ın ettiği dualardan paylaşmak
istediğimden bahsetmiş ve konuya da sabah akşam dualarıyla başlamıştım....
İşte bugün de yine böyle bir duadan bahsetmek istiyorum. Bizler
biliyoruz ki, daha önce kabul edilmiş dualarla dua etmek duanın
makbuliyetini arttırdığı gibi, Resulullah'ın (sav) kelimeleriyle,
tavsiyesine uygun olarak dua etmek bize hem sünnet sevabı kazandıracak,
hem de herşeyin en güzelini bilenin yaptığını yapmış olma garantisini...
Öyleyse bugünün duasına geçelim:
بِسْمِ اللَّهِ الَّذِي لا يَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ فِي الأَرْضِ وَلا فِي السَّمَاءِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ.
Adı(nın anılması)yla ne yerde ve ne de gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın ismiyle ki, O Semî ve Alîm’dir.
İzah: Hulefay-ı Raşidîn Efendilerimizden biri olan Hazreti Osman’dan
(radiyallahü anh) rivayet edilen bu dua hakkında Efendimiz
(aleyhisselam) bizlere şu güzel haberi veriyor: “Her kim bu duayı her
günün sabahında ve her gecenin akşamında üç defa okursa artık ona hiçbir
şey zarar veremez.”
Ebû Davud’da geçen başka bir rivayette ise Efendimizin ”hiçbir belaya maruz kalmaz” dediği nakledilmiştir.
Ayrıca bu hadis-i şerîfin rivayetinde şöyle bir de hadise nakledilir:
Hadisin ravîlerinden olan Ebân ibn-i Osman (radiyallahü anh) kısmî bir
felce maruz kalır. Ondan bu hadîsi duyan arkadaşlarından birisi, ona,
başına gelen bu hadiseyi îma eder bir tavır içinde bakmaya başlayınca
Hazreti Ebân ona: ”Niçin bana öyle bakıp duruyorsun? Hadis-i şerif
gerçekten de benim size naklettiğim gibidir; ben yalan söylemedim. Benim
bu durumuma gelince, ben bu gün o duayı okumayı unutmuştum. Allah’ın
(celle celâlühû) kaderi de işte bu şekilde tecellî etti” der. Bu
hadiseden hareketle olsa gerek, öteden beri, mezkûr duanın herhangi bir
felç rahatsızlığına karşı insan için bir kalkan mesabesinde olduğu
yönünde yaygın bir kanaat varolagelmiştir.
(Sahîh-i Buharî, Deavât, 3310; Sünen-i ibn-i Mace, Dua, 3809)
Burda mevzuyu sadece bir felç hastalığına bağlamak hadis-i şerifin
anlamını daraltmak olur. Bizler biliyoruz ki, başımıza gelen musibetler,
hastalıklar elbette ki bu dünyadaki bir takım sebeplere bağlanmıştır.
Aynı şekilde çözümü de bu dünyada bulunmaya çalışılmalıdır.
Sözgelimi kanser olan bir insanın bu bana Allah'tan geldi deyip
tedavisini bulmaya çalışmaması cebrilik olur, asla bu şekilde yapmamalı
tedavisi için her yolu denemelidir.
İşte hadiste geçen 'yerden birşey ona zarar veremez' kısmı bu anlama işaret eder.
Ancak diğer taraftan yine biliyoruz ki, bazı hastalıklar da, tedaviye
cevap vermemekte, belki başka sebeplere dayandırılmaktadır. İşte
hadisteki 'gökten zarar verme' ifadesi de buna işaret eder.
İster öyle, ister böyle her iki durumda da insan, “Müsebbibü’l-Esbâb”
(yani tüm sebeplerin yaratıcısı) olan Allah’a sığınmak
mecburiyetindedir. Çünkü yapılan tedavilere tesir gücü vermek ve şifayı
ihsan etmek, sadece ve sadece Allah’ın elindedir. Hatta, insan hissiyatı
açısından meseleye baktığımızda, netice itibarıyla Allah’a sığınma daha
makul ve daha mantıkîdir.
O zaman diyebiliriz ki, bu duayı ettiğimizde başımıza gelmesi muhtemel belalara karşı kalkanımızı kuşanmış olacağız.
Hey, yanlız dikkatinizi çekerim bunu ben değil Resulullah (sav) söylüyor...:)
O zaman devayı çeşitli yerlerde arayıp, 'kardeş bana bir oku, içim daralıyor' diyen insanlara bu duayı tavsiye edebiliriz:)
Tabi önce
kendi hayatımıza yerleştirmemiz lazım...
canım duayı alıp paylaşıyorum haberin olsun
YanıtlaSilTabi ki
Sil