26 Haziran 2013 Çarşamba

Ben Sevdim: Osmanlı Tokadı

Bugün size yine minik bir tavsiye yazısı hazırladım.
Bir tv dizisi tavsiyesi.
Sanırım Türkiye'de yüzlerce dizi var artık kanallarda. Çok şükür bu konuda cahil sayılabilirim. Geçenlerde eşime bir arkadaşı bir diziden bahsetmiş. Biz de yemek yerken açıp bakalım nasıl birşeymiş dedik.. Şimdi her fırsatta açıp izlediğim bir dizi haline geldi. Pek sevdim gerçekten:)

Dizinin adı: Osmanlı Tokadı. Ben seviniyorum böyle dizileri görünce. Eskiden dini hiçbir ima bile olamazdı dizilerde. Toplumumuzun o tarafı hep görmezden gelinirdi. Hatta belki sadece yüzde beşlik kısmının yaşadığı hayat sanki herkesin hayatı gibi anlatılır ve ciddi de reyting alınırdı. Eminim hala vardır öyle diziler. Ama böylesine hem komedi, hem de hakikatlerle -üstelik çok sevimli bir şekilde- dolu olan bir dizinin varlığı bile mutlu etti beni. 
Hakikatlerle dolu derken, olaylardan bahsetmiyorum. Bahsettiğim arada verilen mesajlar.. Afedersiniz gözümüze sokuyor gibi değil de, mizahla, biraz da macerayla aktarılan hakikatler... Evet kabul, olaylar çok sıradışı. Ama vampir filmlerinin bile acayip beğeni topladığı bir dünyada yaşıyoruz biz:)

Bu dizi amiyane tabirle -çaktırmadan- mesaj veriyor:))

Dizi dediğin böyle olacak; ne acı dolu olaylarla 'eee yeter be' dedirtecek, ne de komedi diye oturup bir ton gariplik izlettirecek...

Bir kere Osmanlı var işin ucunda ya sevilmez mi hiç? Mehteri duyunca kalbi titreyen bir insanım ben, yüksek sesle eşlik eden... Tarihi çok seven ender sayısalcılardandım hep. 

Dizinin konusuna gelelim mi artık?

İki çok komik yeniçeri, Doğan Bey ve Şahin Bey, İstanbul'un fethinden birkaç gün önce, vazife yerlerini terk etmelerinden sebep, Akşamseddin hazretleri tarafından günümüze gönderilirler. Bu vazifeyi terkediş bile Uhuddaki yerini terkeden okçulara benzetiliyor mesela...
Günümüzde iki yeniçeri hayal edin bakalım, telefon nedir bilmez, araba nedir bilmez... Bu bilmezlikler de çok komik olmuş. Sonra bir bakarlar ki, kendi zamanlardındaki birçok insanın izdüşümü gibi birşey vardır bu zamanda da; hepsinin benzerleri... Ve bir amaç için gönderilmişlerdir günümüze, bir vazifeleri vardır: İstanbul'u içten yıkmak isteyenlerden kurtarmak... Yüzyıllardan içimizi kemiren düşmana da gönderme var yani, bizi kendimize yabancılaştıran.. Sultan olması gereken Fatihleri, kendi kimliğinin farkında olmayan, güzel olan neye ilgi duyuyorsa hepsini elinden alan, insanlığa küstüren, kaprisli hale getiren,herşeye lanet ettiren bir düşman.. Biri beni durdursun, yine kaptırdım kendimi:))

Senaryoyu yazan bir kere hem çok zeki, hem ciddi güzel bir mizah duygusu var, hem dini bilgisi yerinde, hem de tarih bilgisi çok iyi. 

Dizide Muhteşem Yüzyıl'a da gönderme yapıyorlar ki ben her seferinde gülmekten bir hal oluyorum. Dizide Gazanfer komser, dizinin adı bir şekilde her geçtiğinde, 'ben o diziyi izlemiyorum ama şehzade var bir tane ona haksızlık ediyorlar' gibi birşeyler söylüyor. Bir şekilde şehzadelerden bahsediyor yani. Aslında dizide çok daha komik ve altı çizilesi cümleler var da, bu aklıma ilk gelen oldu, çünkü Muhteşem Yüzyıl hakkında atıp tutan, izlemiyorum dediği halde izleyen o kadar çok insan var ki... Bu meseleyle bile -çaktırmadan- dalga geçilmiş. 

Dizi hakkında google da dolaştım biraz ve başrol oyuncularının, Fatih ve İstanbul'un, gerçek hayatta üç yıldır herkese örnek bir evliliği olduğunu öğrendim. Böyle olması da hoş geldi bana...:))

Velhasıl, ben daha altı bölüm izledim ama çok sevdim, çok eğlendim, size de tavsiye ediyorum. 







1 yorum:

Okuduğunuz yazının son kelimesine geldiğinizde aklınıza geleni bilmek beni gerçekten mutlu eder...
Ayrıca;
Yaptığınız Yorumun Cevabını Mail Adresinize Gelmesini İsterseniz Yorum İletisinin Sağ Altındaki " E-Posta yolu ile abone ol" tıklamanız yeterlidir.