19 Nisan 2013 Cuma

Büyüyen Oyuncaklar


Hep birşeylerin peşinden koşmak zorundayız sanki..

Küçük kızıma bakıyorum; bir büyüğe göre öyle enteresan dertleri var ki... Hep birşeyler istiyor. Annesi onu hep kucağında taşısa, hep çok güzel oyuncaklarla oynasa.. Daha iki dakika önce elini uzatmış "ille de istiyorum" demek istiyor. İsteyebilme ihtimali olan herşeyi verdim eline, tatmin olmadı bir türlü. Meğer bir plastik bardak parçasıymış istediği. Çöp yani... Hadi istemesini anladık diyelim, bir de elindeki çok değerli birşeymiş gibi başka çocuklarla paylaşamıyor, arkasından dakikalarca ağlayabiliyor ya...komik değil mi?

Buraya kadarı aklınızın bir köşesinde dursun

                                       
                              .        



Şimdi farzedelim ki, ölmüş bir yakınımız bir şekilde bizimle iletişime geçti. Onunla oturup hayattayken yaptığımız gibi dertleşmek, sıkıntılarımızı paylaşmak istedik. Sonra başladık, şükür ilavesiyle de olsa dertlerimizi anlatmaya. Hani bayılırız ya, sanki dünyadaki en büyük dertler bizim başımızda gibi hissetmeye ve bunun şikayetini (bazen kendimizden gizleyerek de olsa) yapmaya...Varsayalım ki biz anlattık o da dinledi.. "Hatta dedik ki sen beni bırakıp gittiğinden beri yanlızım, sen burdayken her derdimde sana koşardım" ...vs

Sizce nasıl teselli edecektir bizi? hani Türk filmlerinde annesi ölen çocuğu teselli için o ağlarsa annesinin üzüleceğini söylerler ya, ordaki gibi "lütfen üzülme, sen üzülünce ben de üzülüyorum" mu diyecektir??

Hiç sanmıyorum...

Diyecektir ki:

"Sen bunları dert mi sanıyorsun? Bunların hiçbirinin gideceğin ve ebedi hayatını sürdüreceğin yerde ehemmiyeti olmayacak. Kesik kolla kaderle mi savaşmaya çalışıyorsun? İşler senin sandığın gibi değil inan bana, sen otur öteye hazırlan.. " 

Çünkü o asıl dert edilmesi gerekeni bizzat görmüştür ve bu yüzden bizim anlattığımız her dert ona komik gelecektir.. Tıpkı çocukların peşinde koştuğu anlamsızlıklar gibi... 

Oysa ayette geçtiği gibi sadece oyalanıyoruz şu dünyada... 

"Üç günlük dünya" derken boşa dememişler aslında...

İnsanoğlu işte; doğduğu andan itibaren hep birşeylerin peşinden koşuyor, hep birşeylerle oynuyor. Aslında hiç büyümüyor.

Büyüyen, değişen sadece oyuncaklar!!!!

2 yorum:

Okuduğunuz yazının son kelimesine geldiğinizde aklınıza geleni bilmek beni gerçekten mutlu eder...
Ayrıca;
Yaptığınız Yorumun Cevabını Mail Adresinize Gelmesini İsterseniz Yorum İletisinin Sağ Altındaki " E-Posta yolu ile abone ol" tıklamanız yeterlidir.