Namaz Serisi 1 2 3 4 5 6 7
Daha önce de bahsettiğim gibi, bu postları ben yazmıyor, sadece tercüme ediyorum( kelime kelime olmasa da ana fikri tercüme ediyorum).Aslında herbiri içinde başka bir konu barındıran bu parçaları okurken,ancak gerçekten uygulamaya çalışırsak anlam kazanacağını düşünüyorum. Aslında niye sürekli duygulardan bahsediyor, artik namazın içine girse diye düşündüğüm zamanlar oluyor ve bazı parçaları atlamak istiyorum ama sonra namazın ne kadar derin ve önemli olduğunu, ondaki tadı yakalayabilmek için önce kalbimizi ve aklımızı hazırlamamız gerektiğini düşünüp kendimi durduruyorum...
İstifade edilmesi duasıyla...
En Derin Duygu
Bugün namaz konusunda daha da derinlere gideceğiz. Düşünecek olursak; şimdiye kadar huzurda olduğunun farkında olan bir kalbin öneminden, söylediklerimizi anlamamız gerektiğinden ve iki zıt duygudan bahsettik. (Korku ve ümit) bugün bu duygulara bir yenisini daha ekleyeceğiz inşallah. Bu ekleyeceğimiz duyguyla, namazımız 'kılayım da aradan çıksın' modundan kurtulup zamanın nasıl geçtiğini anlamadığımız kıymetli ve bereketli anlara sebep olacak... Belki de namaz bittiğinde başından sonuna sadece 10 dakika geçirdiğimizn bile farkında olmayacak, 'keşke bu anlar hiç bitmese' diyeceğiz....
(Bunun hayali bile beni heyecanlandırdı, düşünsenize günde beş defa namaz kılacağız ve her seferinde ruhumuz böyle ferahlayacak, imanda derinliği yakalamak bu olsa gerek)
İşte bu duygu, uğruna insanların dağları deldiği, göz aydınlığımız, onsuz kalbin ruhsuz bedenden hiçbir farkının olmadığı duygu...
Bu duygunun ne olduğunu biliyor muyuz?
Aşk...(الحب)
Bazı insanların Allah'la (cc) ilişkisi emredilenleri yapıp, yasaklananlardan uzak durmaktan ibaret... Elbette böyle bir insan cehenneme gitmez... Elbette ki, emirlere uyup yasakları terketmeliyiz fakat bunlar korku ve ümitle yapılması gerektiği gibi, Allah aşkıyla da yapılması gerekir.
Cenab-ı Hakk buyurmuştur:
“Allah onların yerine öyle bir topluluk getirecek ki, Allah onları sever, onlar Allahı severler.”
(Qur’an, 5:54).
Biliriz ki, âşık mâşukuna kavuştuğunda, yürekler hemdem olur ve aralarındaki herşey samimi ve içtendir. Peki ya namazımızda, bu hisleri bir gram da olsa hissedebiliyor muyuz acaba?
Başka bir ayet-i kerime:
“Öyle insanlar vardır ki Allah’tan başkasını Allah’a denk tutar, tıpkı Allah’ı severcesine onları severler.Müminlerin Allah’a olan sevgileri ise her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir.”(2,165)
(Son cümle gerçekten vurucu değil mi, insan ister istemez düşünüyor; Allah'a olan sevgimiz en büyük değilse mümin değil miyiz acaba diye..)
İnananların sevgisi herşeyden daha ileri ve kuvvetlidir... Namaza giderken hissettiğimiz duygu iştiyak olmalı, elimizi kaldırdığımızda içtenlikle O'nu hissedebilmeliyiz çünkü artık O'nun huzurundayız...
Resulullah'ın (sav) duası:
Senden Sana gelmek için iştiyak istiyorum... (Bisa'i, Hakim)
(Duana kurban olayım...)
Ibn El-Kayyum kitabında Allah'ın peygamberlerini ve mümin kullarını sevdiğini ve onlarında Allah'ı sevdiğini ifade eder. Bu sevgi öyle bir sevgidir ki, başka hiçbirşeyin sevgisi bu sevgiyle aynı cümlede bile yer alamaz... Birinin anne babasına olan sevgisi de tabi ki özeldir, ayrı bir anlam taşır veya evlat sevgisi de... Ancak Allah sevgisi hepsinin ötesindedir!
Efendimiz (sav):
"Üç özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar:
Bunlardan ilki şudur:
-Allah ve Resûlünü, (bu ikisinden başka) herkesden fazla sevmek.
(Diğerlerini de ben hatırlatayım:
-Sevdiğini Allah için sevmek.
-Allah kendisini küfür bataklığından kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi, ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek." )
(Buhârî, Îmân 9, 14, İkrah 1, Edeb 42; Müslim, Îmân 67. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 10)
Hiçbirşey O'na benzemediğinden, hiçbirşeyin sevgisi de O'na benzeyemez...
Eğer bu sevgiyi, aşkı hissedersek, bu duygunun yoğunluğuyla namazımızın hiçbir zaman sona ermemesini isteyeceğiz...(AMİN)
Ben de böyle sevebilmek istiyorum ama nasıl?...
Bu aşkı gerçekten istiyor musunuz? O zaman kendinize şu soruyu sorun: 'neden Allah'ı (cc) seviyorsun ya da sevmelisin?'
Çünkü insanlar üç şeyden ötürü birşeyleri sever:
Güzellikleri için,
Engin karakterli olduğu için,
Size bir iyilik yaptıkları için,
(Ben buna bir de dördüncü eklemek istiyorum: bizi sevdikleri için, ama sanırım bu da üçüncü sebebe girer)
Ve unutmayın ki, Allah bu üç grupta da en üstte yer alır...
1.Güzellik
Güzellikten hepimiz etkileniriz. Hatta bazen güzeli sevmek fitneye bile sebep olabilir.
Hz Ali (ra) Resulullah (sav) için şöyle der:"Sanki güneş ışığını O'nun yüzünden alırdı"
Cabir (ra): "Resulullah (sav) dolunaydan daha güzel ve daha parlaktı..."(Tirmizi)
Allah insanlarda kendilerine karşı bir eğilim olsun diye peygamberlerini en güzel surette yaratmıştır.
Güzellik denen duygu sadece yüzde değildir çünkü güzellik büyün mahlukatta mevcuttur bazen bir şekilde nefisimizi kesebilir ya da bize huzuru hissettirebilir. Sakin bir gecede izlemeye doyamadığımız dolunay, binlerce metre yukardan dökülen şelaleler, denizin üzerinde nazlı nazlı batan güneş... Doğada izleme şansına sahip olduğumuz bazı manzaraların ayrıcalıklı güzelliği çoğu zaman bizi heyecanlandırmaya yeter.
Ve bu güzelliği güzel olarak yaratan Allahdır.(cc).. Peki Allah'ın güzelliği deyince ne anlamalıyız? Aslında ne kadar güzel olduğunu anlamak için gerek iç dünyada gerekse dış dünyada olan tüm güzelliklerin yaratıcısının O olduğunu hissetmemiz yeterli. Güzel olanın yaratıcısı da güzel olmalı değil mi?
İşte bu güzel olan sevme duygumuz aslında Allah'ın güzel olmasından kaynaklanır. Onun güzel isimlerinden biri de el-Cemil'dir.( en güzel olan) Allah'ın güzelliği şimdiye kadar hiçbir gözün görmediği, hiçbir akla sığamayan enfes bir güzelliktir ve bu güzelliği sadece Kendisi bilir.
Kur'an-ı Kerim'de geçen şu olayı hatırlayalım:
Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte gelip de Rabbi ona hitab edince:
“Ya Rabbi, dedi, göster bana Zatını, bakayım Sana!” Allah Teâla şöyle cevap verdi:
“Sen Beni göremezsin. Ama şimdi şu dağa bak, eğer yerinde durursa sen de Beni görürsün!”
Derken Rabbi dağa tecelli eder etmez onu un ufak ediverdi. Mûsâ da düşüp bayıldı.
Kendine gelince dedi ki: “Sübhansın ya Rabbî. Her noksanlıktan münezzeh olduğun gibi, dünyada Seni görmemizden de münezzehsin.
Bu talebimden ötürü tövbe ettim. Ben ümmetim içinde Seni görmeden iman edenlerin ilkiyim!”(7,143)
Dağ bile Cenab-ı Hakk'ın güzelliğine dayanamayıp paramparça oldu, Hz Musa buna şahit oldu ve O'nu görmediği halde bilincini kaybedip bayıldı. O yüzden hesap gününde sadece Allah'ın ışığı
herşeyin üzerine parlayacak. Burda bahsettiğimiz güzellik nefes kesen bir güzellik, tekrar hatırlayalım; Allah'ın güzelliğini anlamaktan bahsediyoruz... Bu dünyadaki herşey çok güzel olabilir ama asıl güzel olan, her güzelliğin kaynağı Allah'tır.
“Ancak senin azamet ve kerem sahibi Rabbinin Zatı baki kalır.”(55:27)
Bütün bunları akılda tutarak, Resulullah'ın (sav) sözünü hatırlayalım mı?
إن الله ينصب وجهه لوجه عبده في صلاته ما لم يلتفت
"Kul yüzünü çevirmediği sürece, Allah yüzünü namazını edâ eden kula doğru çevirir" (Tirmizi)
(Allah'ın namaz esnasında bize nazar ettiğini hep hatırda tutsak, hakkını vermeye çalışırız öyle değil mi?)
Namaz esnasında bunu hatırlamaya çalışalım ve Allah'dan cennette O'nu görme şerefine nail olmayı dilemeyi unutmayalım...
Bu sevgiyi bir üste taşımak isterseniz onun yolunu da bir dahaki yazımızda konuşalım inşallah...